Size daha iyi hizmet verebilmek için çerezleri kullanıyoruz.
Verilerinizin nasıl korunduğunu görmek ve detaylı bilgi edinmek için sayfanın altındaki kişisel verilerin korunması politikamızı inceleyebilirsiniz.
Üzgünüz, Sonuç Bulunmadı
Madelet: İlham Verici Bir Hayat
Merve Kekeve
Dijital devrimin hayatlarımıza bu kertede sokulmadığı zamanları şimdiki nesle anlatmak zor. İnternetin yaygınlaşmasının miladı olarak 2000’leri alırsak, o yıllarda doğan çocuklar artık yirmilerini geçti. Bahsi geçen dijital dönüşümden hemen önce matbu medya da çok önemliydi. Şüphesiz esas önemli oyuncu televizyondu. Yine şimdilerde tarif etmek güç ama çok uzun yıllar Türkiye’de devletin tek bir televizyonu izlendi. Türkiye Radyo ve Televizyon kurumu yani TRT çok uzun yıllar boyunca tek haber kaynağı, tek mecra ve en önemli güç konumundaydı. TRT’nin o denli etkili olduğu dönemde TRT’nin bizzat mutfağından yetişmiş, 1980’lerde prodüktör olmuş, ardından İstanbul Televizyon müdür yardımcılığı görevini üstlenmiş bir isim Hüseyin Başusta. Eşi Madelet Grabbe Başusta için önce Madelet – Bulutlara Dokunmak isimli bir biyografi kitabına imza atmıştı. Lüks baskı tabir edilen büyük ciltli bu kitap, Madelet Grabbe Başusta’nın ilham verici hayatına açılan bir tür ilk pencere, ilk kapı gibiydi. Ardından da romanı geldi Başusta’nın: Dünyaya Göklerden Bakan Kız – Madelet.
Geçtiğimiz aylarda Mona Kitap tarafından yayımlanan Dünyaya Göklerden Bakan Kız – Madelet romanı, Başusta’nın tarihe bakışıyla açılıyor denebilir. Madelet Grabbe Başusta’nın henüz dünyaya gelmediği zamanların İstanbul’unda açılan roman, üç temel bölümden oluşuyor. Kronolojik olarak ilerleyen roman Madelet Grabbe Başusta’nın çocukluğuna odaklanarak başlıyor “Reyal” başlığıyla. Madelet Hanım’ın babasından devraldığı Reyal soyadı, böylece kronolojiyi de imliyor. Ondan da evvel, hem bölüm başlarındaki epigraflardan hem de kitabın temel epigrafından bahsetmemiz gerekiyor. Dünyaya Göklerden Bakan Kız – Madelet romanı Orhan Veli’nin “Deniz Kızı” şiirinden bir alınlık ile tarif etmeye başlıyor öncelikle: “O gece gördüm, onun gözlerinde gördüm;/ Gün ne güzel doğarmış meğer açık denizde!/ Onun saçları öğretti bana dalgayı;/ Çalkalandım durdum rüyalar içinde.”
Bu ilk şiir alıntısı, bize birazdan okuyacağımız romanın “aşkî” bir metin olacağını haber veriyor aslında. Ama aslında biraz ters köşe yaparak söylüyor bunu; çünkü aslında “göklerden” beslenen bir insan Madelet. Ona ağabeyleri tarafından söylenen “Sen kızsın! Anlamazsın bu işlerden,” cümlesine karşın A, B ve C bröveleri almış, hocalık yapmış, planör ve paraşüt kullanmış biri Madelet. Gök yerine denizden bahsederek açılmasına şaşırıyoruz ama hemen devamında neden böyle olduğunu anlıyoruz. Madelet’in doğumunun denizle çok yakın bir alakası var ve hayatı boyunca seyahat edecek, dünya turlarına çıkacak, deniz ve okyanus aşarak yeni memleketler görecek, orada hatıralar yaratacak bir insan aynı zamanda Madelet. Sonda söyleneni baştan söylemeyi göze alarak demeliyiz ki, Madelet Grabbe Başusta’nın hayatı yer yer olağanüstü öğeler taşıyor ve bu hayat çok ilham veriyor okuyucuya. Bir de romanda altı çizilen “ismin insanın kaderi olması” hattı var. Madelet ismi, neredeyse sadece ona ait ve manası “adalet” demek. Hayatının devamında adalet duygusunun çevresinde yaşayacak romanımızın kahramanı. Örneğin, 1999 yılında Türkiye’nin canını çok yakan depremin ardından hayatındaki her şeyi bırakarak depremzedelerin imdadına koşmuş, kendi eliyle perdeler dikerek bizzat çalışmış ve bir yetiştirme yurdunun inşa edilmesine ön ayak olmuş Madelet.
Romanın ikinci bölümü “Grabbe” başlığını taşıyor. Çocukluğunda göklerde özgürlük bulan ve Mustafa Kemal Atatürk’ün na’şının Anıtkabir’e taşınmasında bile görev alan, annesinin tabiriyle “kara kız” Madelet, bu yeni soyadıyla Bremen’e taşınmıştır ve uluslararası bir havayolu şirketinin üst düzey çalışanıdır. Orada yeni bir hayat kurmuştur ve beraber hayat kurduğu insana yepyeni bir vizyon sunmuştur. Sonunda bir holdinge dönüşecek inşaat işinin başında olduğu kadar, Bremen’de bilhassa Türk kadınların imdadına yetişmeye çalışan bir derneğin başkanıdır. Kızı doğar, torunları olur ve yıllar içinde sadece Bremen’de değil, bütün Almanya’da mahalleler inşa ederler. Ve bütün bunlar olurken dernek faaliyetlerine devam eder, ihmal etmez. Artık dünya vatandaşıdır ama kendi ülkesini asla unutmaz.
Üçüncü bölüm ise “Başusta” bölümüdür romanda. Dünyaya Göklerden Bakan Kız – Madelet romanının yazarı, Madelet Grabbe Başusta’nın eşi Hüseyin Başusta’nın çoğunlukla “ben anlatıcı” olduğu bu bölüm, ikilinin ne denli büyük bir aşk yaşadığını gözler önüne serer. Başusta’nın kitabın başındaki teşekkür kısmının son cümlesinde söylediği, bu bölümün özeti niteliğindedir adeta: “Çünkü devlerin aşkı büyük olur.” Bu bölümde aşkın ne denli büyük bir duygu olduğunu okuruz esasında. Kazalar, hastalıklar, ameliyatlar, gerginlikler… derken Madelet-Hüseyin Başusta çiftinin ne kadar ilham verici bir hikâyenin özneleri olduğunu görürüz. Bütün bunları okurken, arkada daima Madelet’in ne kadar dirayetli, güçlü ve ilham verici bir karakter olduğunu unutmayız.
Dünyaya Göklerden Bakan Kız – Madelet bir yandan genç bir kızın hikâyesi iken, bir yandan “devlerin aşkı büyük olur” cümlesinin altını dolduruyor. Hüseyin Başusta ilk romanında önce eşine, sonra okura büyük bir hediye veriyor.
Giriş Yap
Yeni Hesap Oluştur