https://tamadres.com/media/magefan_blog/1kitap1mekan_1_.jpg

1Kitap1Mekan'ın Kurucusu Duygu Özdemir'den Okuma Önerileri

Berk Cankurt
Ekleme Tarihi: Mart 20, 2021

Kitapseverlerin 1Kitap1Mekan adlı Instagram hesabıyla tanıdığı Duygu Özdemir, uzunca bir süredir hem kendi kişisel web sitesi üzerinden hem de Instagram aracılığıyla birbirinden güzel kitap ve mekân tavsiyelerinde bulunuyor. Verdiği öneriler ve gezdiği mekânlarla edebiyatseverlerin ve İstanbul âşıklarının beğenisini toplayan Özdemir, okuma önerilerini bu defa tamadres takipçileri için paylaştı.


İle - Oruç Aruoba
İle

En başta zorunlu olan, yaşamdır: üslup yaşamalıdır. Üslup, her seferinde, senin kendinle ilgili bildirimde bulunmak istediğin çok belirgin bir kişi bakımından, sana, uygun olmalıdır. Yazmaya kalkışmadan önce, şunu tam olarak bilmelidir. "Bunu söylüyor olsaydım, söyle konuşurdum". Yazmak yalnızca bir benzetilme olmalıdır.

 

Ağaçlar - Hermann Hesse
Ağaçlar

“Üzgün olduğumuzda ve hayata katlanamadığımızda bir ağaç şöyle konuşabilir bizimle: Sus! Bak bana! Yaşamak kolay değil, yaşamak zor değil. Bunlar çocuksu düşünceler. Bırak konuşsun içindeki Tanrı, o zaman susacaklar. Yolun seni anandan ve yurdundan uzaklaştırdığı için endişelisin. Ama attığın her adım, her yeni gün seni anana yaklaştırır. Orası ya da şurası değildir yurdun. Yurt ya içindedir ya da hiçbir yerde.

Yollara düşme özlemiyle kederlenir yüreğim, akşamları rüzgârda uğuldayan ağaçları duyduğumda. Sessizce, uzun uzun dinlerseniz, bu özlemin esası da anlamı da çıkar ortaya. Sanıldığı gibi acıdan kaçıp gitme arzusu değildir bu. Yurda, ananın belleğine, hayatın yeni kıssalarına duyulan özlemdir. Eve götürür insanı. Her yol eve götürür, her adım doğumdur, her adım ölümdür, her mezar anadır.

Böyle uğuldar ağaç, çocuksu düşüncelerimizden ürktüğümüz akşam vakitlerinde. [...] Ağaçları dinlemeyi öğrenen, ağaç olmayı arzulamaz artık. Kendisi dışında başka bir şey olmayı arzulamaz. Yurt budur. Mutluluk budur.”

 

Muhtelif Evhamlar Kitabı - Ömür İklim Demir
Muhtelif Evhamlar Kitabı

Öykü'nün imkânlarını ve inceliklerini alçakgönüllü ama yetkin bir dille birleştiren Ömür İklim Demir, ilk kitabı olan Muhtelif Evhamlar Kitabı'nda, “anlatsan şiir olacak” o anları, birbiriyle bağlantılı on hikâyeyle sonsuza taşıyor. Ömür İklim Demir'in öykülerinde, günlük yaşamın ve zorunlu ya da gönüllü temasların var oluşu lime lime eden “kurumsallığı” içinde huzursuzca çırpınan, muhtelif kuruntularla yontulan ve kalbini yalnızlıkla terbiye eden insanlar var; şu ya da bu mekânda, bugün ya da dün, öyle ya da böyle, birbirini ıskalayan insanlar: Çekirdek ailelerin yemek masalarındaki çatal-bıçak sessizliğinden aşktan başka her şeye dokunan kadın erkek ilişkilerine, toplumsal-kişisel trajedilerin hayatı “o âna” kilitleyen çaresizliğinden karanlık ofislerin ruhları uyuştura uyuştura eskiten “dokuz-altı” mecburiyetine...

 

Zamanın Kokusu - Byung Chul Han
Zamanın Kokusu

“Bugünün zaman krizi hızlanma olarak nitelendirilemez. Hızlanma çağı çoktan bitti. Bugün hızlanma olarak duyumsadığımız şey, zamansal dağılmanın semptomlarından sadece biri. Günümüzün zaman krizi, zamanda çeşitli aksaklıklara ve yanlış duyumlara yol açan bir diskroniden kaynaklanıyor. Zaman, düzenleyici bir ritmin eksikliğini çekiyor. Bu yüzden de ölçüsünü kaçırıyor. Diskroni, bu zamansal bozulma, zamanın adeta dönüp durmasına yol açıyor. Hayatın hızlandığı hissi, amaçsızca dönüp duran zamanın yol açtığı bir duygu aslında...

“Geleceğin temposu nasıl olacak? Hacılık veya uygun adım ilerleme çağı kesinlikle sona erdi. İnsanoğlu, kısa bir dolanıp durma döneminden sonra, bir yürüyüşçü olarak dönecek mi yeryüzüne? Yoksa yerçekimini ve çalışmanın bütün ağırlığını ardında bırakarak süzülmenin hafifliğini, boş zamanda süzülerek gezinmenin, bir başka deyişle, süzülen zamanın kokusunu keşfedecek mi?”

 

Yaşam Sanatı - Zygmunt Bauman
Yaşam Sanatı

Bireyselleşmenin sonuna kadar hüküm sürdüğü ama büsbütün kendi tercihlerimize de dayanmayan bir toplumda, bilsek de bilmesek de, istesek de istemesek de, hoşlansak da hoşlanmasak da, hepimiz kendi hayatlarımızın sanatçılarıyız. Her ne kadar kimi araçlardan yoksun olsak da, böylesi bir toplumda, doğru ya da yanlış, kendi yeteneklerimizi ve kaynaklarımızı kullanmak için hayatımızı bir amaca vakfetmek isteriz.

Z. Bauman, bu kitabında, bireyin kendi özgücüne dayanarak hayatını sürdürme çabasını “yaşam sanatı” olarak adlandırır. “Akışkan modern toplumlarda” yaşamak zorunda olan bireyin, yaşam sanatı performansının, ne anlama geldiği tartışmalı da olsa, “mutluluk”la, “mutlu olmak” isteğiyle doğrudan bağlantısı var. Kişi bu dünyada mutlu olmak istemektedir, ama toplum halinde yaşamak da sorumluluk gerektirmektedir, kişi yalnızca kendisini değil, hemcinslerini de gözetmek zorundadır fakat “tüketim toplumu” mekanizmaları içine çekilmiş modern insan, mutluluk arayışında toplumsal gerçekliği bir kenara bırakıp kendini merkeze alarak hareket etmektedir. Sorun da buradadır: Mutluluk arayışında tek başına olduğunu düşünmesinden ve buna inanmasından ötürü çoğunlukla mutsuzlukla cebelleşmek zorundadır modern insan.

Amaç ve araçların birbirine karıştırıldığı, gelgeç zevklerin baş köşeye oturtulduğu tüketim toplumu insanını mercek altına alan Bauman, bu parlak çalışmasında, insanın kendini gerçekleştirme serüveninin aydınlık olduğu kadar karanlık noktalarına da bakıyor. Okuru kendi gerçekliğiyle yüzleşmeye davet eden Bauman, yaşam sanatının inceliklerini ustalıkla gözler önüne seriyor, daha iyi bir yaşam düşünü de elden bırakmayarak...

 

……Meğer! - Haydar Ergülen
……Meğer!

“Baştan söyleyeyim: Bu bir hayıflanma yazısı değildir. Aşkla devrim neredeyse aynı gözümde ama, diyelim ki bunu tek bir cümlede söylemek gerekirse klişe de bellidir: Devrim de aşk gibi hiçbir zaman pişmanlık duymamaktır.”

Haydar Ergülen …… Meğer! Darken noktaların yerine iyimserliği, devrimi, merakı, merhametin hırkasını koyuyor. Paradoks Diyalektika’nın iki ucunda meğer diyerek her türlü olasılıkta, kavramda geziniyor.


Bu Blog’u Sosyal Medya’dan Paylaş