Otomatik Portakal

Otomatik Portakal

Amerikalı yazar Anthony Burgess Otomatik Portakal romanında özgür irade, suç, şiddet ve birey – toplum çatışması gibi konuları ele alıyor. Cesur Yeni Dünya romanı gibi distopik bir roman olma özelliği taşıyan Otomatik Portakal kitabı, Time dergisinin 2005 yılında yayımladığı 1923’ten Bugüne Dek Yazılan En İyi 100 İngilizce Roman listesinde yer alıyor. 2008 yılında Prometheus Ödülü’ne layık görülen eser, yirminci yüzyılın en iyi romanları arasında da yer alıyor. Pek çok filme de ilham olmuş ve aynı zamanda defalarca uyarlanarak sahneye taşınmıştır. 1971 yılında Stanley Kubrick tarafından sinemaya aktarılan roman, yarattığı benzersiz atmosferiyle okuru kıskıvrak yakalıyor.

41 yaşında beyninde tümör olduğu için öleceğini öğrenen yazar Anthony Burgess, eşine gelir bırakmak için kitap yazmaya başlar ve bu dönemde yazdığı kitaplar arasında yer alan Otomatik Portakal, kült eserler arasına girecek kadar başarılı olur. Ancak bir müddet sonra doktorun yanlış teşhis koyduğu anlaşılmıştır.

Otomatik Portakal Kitabının Konusu | Kısa Özeti

Otomatik Portakal kitabının konusu, baskıcı bir yönetime kafa tutan suç makinesi bir sokak çetesinin lideri olan 15 yaşındaki Alex’tir. Kitapta pek çok simge ve sembol kullanan yazar, Alex ismini de boşuna seçmemiştir. Olumsuzluk eki A ve kanun anlamına gelen lex hecelerinin birleşmesiyle Alex ismi oluşur. Otomatik Portakal kitabı, yazarın ve eşinin II. Dünya Savaşı sırasında bir çetenin uğradığı saldırıdan esinlenerek kurgulanmıştır. Otomatik Portakal romanı, gençlerin savaştan sonra pop ve şiddet kültürüne kapılıp gitmesini ağır bir şekilde eleştiriyor.

Başı kanunlarla dertte olan Alex’in işlediği suçlar kitapta aktarılıyor. Çetesiyle beraber gittiği evde cinayet işlemesi üzerine yakalanarak 16 yıl hapis cezası verilen Alex, cezasının birinci yılında siyasi partilerin seçimleri yeniden kazanması için hazırladığı Suçluları Yeniden Kazandırması programına dahil oluyor. Ludavico programı, suçları toplumun kabul gördüğü davranışların dışına çıkmayacak bir hale getiriyor.

Otomatik Portakal, toplum içerisinde özgürce var olamayan bireyin, ilkel güdülerine teslim olmasını ve şiddete meyletmesini oldukça çarpıcı bir şekilde resmediyor. Böyle bir felsefi arka planda, amaçsız bir eğlence aracı olarak şiddeti ve Beethoven’ı belki de ancak Burgess kadar ironik yazabilen bir yazar birleştirebilirdi.

Yazar, suçluların suç işleme psikolojilerini ustalıkla yazıya aktarmıştır ve bunu yaparken toplumsal değerleri ve toplumu da eleştirmiştir. Distopya sevenlerin mutlaka okuması gereken kitaplardan biri olan Otomatik Portakal kitabını okumadıysanız şimdi satın almanın tam zamanı. Otomatik Portakal kitabı satın alarak suçu, suçluyu, toplumu, kurbanı, hayatı farklı bakış açılarından görebilirsiniz.